E-BÜLTEN'E KAYIT OL
SAYI 3: YARATICI DİRENİŞ | KASIM 2022 | İOANNA KUÇURADİ | Sansür üzerine
KÖŞE YAZISI

Sansür üzerine

Bugün yaygın bir şekilde sansüre uğrayan, siyasal ve/veya ekonomik iktidarın “işine gelmeyen”, “çıkarlarına ters düşen” sözler oluyor. Oysa uluslararası belgelerde –ve çok yerinde– ırkçılık propagandası yasak olduğu hâlde ırkçı ifadelerin sansüre uğramasına pek seyrek rastlanıyor: “İfade özgürlüğü” denilen de, hakaret etme serbestliğine dönüşebiliyor.

Fotoğraf: dane_mark

Mantı Postası için benden “insan hakları, sansür ve yaratıcılık kavramları etrafında” bir yazı istediler. Söyleyeceklerimi yadırgayabilirsiniz, ama umarım doğru anlar, bana kızmazsınız.

Yalnız davranışlarla ilgili değil, kelimelerle de ilgili değer yargıları vardır: “sansür kötüdür”, “çoğulculuk iyidir”, “diktatörlük kötüdür”, “demokrasi iyidir” gibi. Bu değer yargıları didiklenmeden –örneğin “neyin sansürü, niçin?” ya da “ne konuda çoğulculuk, niçin?” soruları sorulmadan ve verilen cevapların bilgisel bir temellendirilmesi yapılmadan– yayılabiliyor ve sorgusuz sualsiz kabul ediliyor. Böylece değer korumak amacıyla düşünülmüş bazı kavramlar ezbere kullanılınca, getirilme amaçlarına ters düşen bir iş görebiliyor, bu da sonuç olarak etik değer harcamalarına yol açıyor.

Peki, sorun nerede?

Dünyamızda bu konuda olup bitenlere baktığımızda, bugün yaygın bir şekilde sansüre uğrayan, siyasal ve/veya ekonomik iktidarın “işine gelmeyen”, “çıkarlarına ters düşen” sözler oluyor. Oysa uluslararası belgelerde –ve çok yerinde– ırkçılık propagandası yasak olduğu hâlde ırkçı ifadelerin sansüre uğramasına pek seyrek rastlanıyor: “İfade özgürlüğü” denilen de, hakaret etme serbestliğine dönüşebiliyor.

Düşünce özgürlüğü hakkını neden istiyoruz?

Bunlar olmasın diye istiyoruz; yani bir insan, bir konuda yaygın olandan çok farklı bir bilgi ya da yaygın olandan farklı ama açık kavranılmış insan haklarına ters düşmeyen bir düşünce getirdiği zaman, o insanın diğer hakları zarar görmesin diye istiyoruz. Bu noktada, bize iyi niyetli bir şekilde öğretilen “bütün fikirlere saygı” göstermek gerektiği savının, bir yanlışı başka bir yanlışla “düzeltme”ye kalkışmak olduğunu görüyoruz: Çünkü saygı gösterilecek olan, bir fikri getiren insanlardır, fikirler değil. Fikirler değerlendirme konusudurlar.

Bu ve daha başka örnekler, bize bazı insan haklarının bugün yaygın anlaşılma biçimlerinin –hakların değil, anlaşılma biçimlerinin– sorgulanması gerektiğini düşündürüyor. Bu sorgulama, sorgulananın kavramsal içeriği ve getirilme amacıyla ilgili sorulara, ne olduğu ve niçin getirildiği sorularına, bilgisel olarak temellendirilmiş cevaplar vermeyi gerektiriyor –“neler sansür edilebilir, hatta edilmeli?”, “neler sansüre uğramamalı?” sorularını cevaplandırmayı. Ama bu sorgulamanın hemen arkasından sorulması ve cevaplandırılması gereken bir-iki soru daha var: Böyle sansürlere ihtiyaç gösteren sözler söylemeyen insanlar nasıl yetiştirilebilir? Ve sansür edilmesi gerekenlere doğru bir şekilde parmak basacak insanları nasıl eğitmeli? Bu insanlar neleri bilmelidir?

İlgililere ve ilgilenenlere duyurulur!