E-BÜLTEN'E KAYIT OL
SAYI 3: YARATICI DİRENİŞ | KASIM 2022 | PİYALE MADRA | Tabulara direnen karikatür
KÖŞE YAZISISANAT

Tabulara direnen karikatür

Karikatüristler nefes almakta zorlandıkları konularda dolaylı anlatımlara başvurur; göndermeler yaparak, çağrışımlara yol açarak alegoriyi ve soyut çizimleri denerler.

Ademler ve Havvalar || Piyale Madra'nın izniyle

1996 yılında, “Dünya Kadınlar Günü” dolayısıyla Türkiye’deki sanat ortamında önemli üretimler gerçekleştiren kadın sanatçılara görünürlük sağlamak amacıyla, İstanbul’daki BM Çağdaş Sanat Merkezi’nde, Beral Madra’nın küratörlüğünde Bir Sofra adı altında bir sergi düzenlendi.[1] Bir Sofra, Judy Chicago’nun Brooklyn Müzesi’nde sergilenen The Dinner Party [Akşam Yemeği] başlıklı işine gönderme yapıyordu. The Dinner Party sergisi, yazının bulunmasından günümüze, tarih boyunca kadın mirasının kayıtlardan silinmesinin ve bu ihmalkârlık döngüsünün sona erdirilmesi amacıyla eşitliği simgeleyen üçgen şeklinde bir masa olarak tasarlanmıştı. Tanrıçalar, azizeler, şairler, yazarlar, kraliçeler, eşler ve annelerden oluşan 39 kadının eşitlik için verdiği mücadeleyi kronolojik bir sırayla ortaya koymak ve bu kadınları onurlandırmak amacıyla kurulmuş bir sofraydı. Bu yerleştirme daha sonra altı ülke ve on altı mekânda daha sergilendi.

Bir Sofra sergisi kapsamındaysa, 20 kadın sanatçıya birer beyaz tabak verildi ve her sanatçı bu tabaklara birer yapıt yerleştirdi. Ülkemizdeki toplumsal cinsiyet, kadına biçilmiş roller, kadının meta olarak kullanılması gibi kavramlar üzerine yapılmış, izleyeni düşünmeye sevk eden ironik işlerdi bunlar. Her sanatçı söylemek istediğini dolaylı yollardan ortaya koyuyordu. Karikatürde de olduğu gibi, söylenemeyeni, bir yol bulup çizmek gibiydi. Ben, bana verilen tabağı palet olarak kullanıp yaptığım işe, “Kocacığım Bugün Yemek Yapmadım, Resim Yaptım” adını verdim.

Karikatüristler nefes almakta zorlandıkları konularda dolaylı anlatımlara başvurur; göndermeler yaparak, çağrışımlara yol açarak alegoriyi ve soyut çizimleri denerler. Soyut çizimin kullanıldığı karikatürler, çizerin yansıtmak istediği düşüncelerin de ötesinde, karikatüre “bakan”, karikatürü “okuyan” her kişiyle birlikte çoğalan farklı bakış açıları doğurabiliyor. Bunu 14 sene boyunca önce Milliyet, sonrasında Cumhuriyet gazetesinde sürdürdüğüm “Piknik” bandında çok kez gözlemlemiştim. Hatta çok başka bir düşünceyle çizdiğim soyut bir karikatür, siyasi olduğu düşüncesiyle yazı işleri tarafından sansürlenmişti. Çizerin bir kendi kendisini engellediği, bir de karikatürünü yayımlayan organ tarafından engellendiği çifte bir sansür vardır önünde.

Ama bence karikatürü en iyi, “Nerede yolunda gitmeyen bir şey var, orada bir karikatür vardır” sözü anlatıyor. Ülkemiz de karikatüristler için bir vaha adeta.

Karikatür, toplumun gerçeklerini yansıttığı için öteden beri yönetici erki tedirgin edegelmiştir. Her ülkenin ve her dönemin sansür sınırları farklıdır. 1999 yılında, Schneidertempel Sanat Merkezi’nde düzenlenen Yeni Binyılın Eşiğinde İnançlar Uluslararası Karikatür Sergisi’ni bugün açmak mümkün gözükmüyor.[2]

Öte taraftan baskıların, sınırlamaların olduğu ülkelerde, karikatür, suyun akıp yolunu bulması gibi, kendini bir şekilde ortaya koyabiliyor. Jüri üyesi olduğum Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’na şimdiye kadar en iyi karikatürler İran’dan geldi. Üstelik yıllar boyu birçok ödülü İranlı kadın karikatüristler aldı.

Nahid Zamani, Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Başarı Ödülü, 2016 || Kaynak: sanalmuze.aydindoganvakfi.org.tr

Düşünen, gülen, güldüren kadınlar

Kapağında ilk kadın çizerimiz Fatma Zehra’nın karikatürünün yer aldığı, üzerinde “Kadınlara Mahsus Mizah Dergisi” yazan ve sadece bir sayı çıkan Leylak’ın yayın tarihi 1914’tür. 1972 yılında yayına giren Gırgır dergisinde Özden Öğrük’ün “Çılgın Bediş” bandıyla başlayan, sonrasında Ramize Erer’in “Biz Bıyıksızlar” ve “ Kötü Kız”ıyla daha güçlü bir hâle gelen çizimleri, Bayan Yanı dergisinin oluşumunu hazırladı. Leylak’tan bir asır sonra, 2011 yılında, Bayan Yanı’yla birlikte kadınlar kendi sorunlarına yine kendileri el atmış oldu. 20 kadın çizerin bir araya geldiği Bayan Yanı, farklı diller ve tiplemelerle kadın okurlarını uyaran, düşünmeye sevk eden çizimlerinin yanı sıra, bence asıl gücünü cinsel tabulara dokunuyor olmasından alıyor. Ne yazık ki kadınların gerçek hayatta kendilerine uyguladıkları sansür çizimlerine de aynı şekilde yansıyor. Erkekler cinsellikle ilgili konulara rahatlıkla değinirken, kadınlar için bu hâlâ tabu olabiliyor.

Ademler ve Havvalar || Piyale Madra'nın izniyle

Bütün kadınlar, yalnızca doğmuş olmakla, insana ait temel hakların kendilerine de ait olduğunu anlayıp bunun bilincine varabilseler keşke. Erkeklerin kadınlara verilen hakları lütuf gibi gördüğü, hatta kadınların da böyle görebildiği bir dünyada yaşıyoruz ne yazık ki.

Çağlar boyu ailelerin gülen kızlarını “Çok gülme!” diye azarladığı bir toplumda yaşadığımızı hatırlarsak, düşündürtmeye ve güldürmeye dayalı bu sanat dalında, neden kadınların sayıca az olduğunu ve geriden geldiğini kolaylıkla anlayabiliriz.

Karikatür dünyaya açık olmayı, toplumun nabzını tutabilmeyi gerektirir. Oysa kadın evinde oturmalı, “mantı”sını açmalıdır!

Mantı demişken, sansüre karşı bol mantılı aydınlık günlere…

  1. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Beral Madra’nın küratörlüğünde düzenlenen Bir Sofra başlıklı karma sergi Ebru Acar, Ayla Aksungur, Hale Arpacıoğlu. Elvan Alpay, Selda Asal, Bala Anduru, Fatma Başoğlu, Hülya Botasun, Sebla Eczacıbaşı, Nilüfer Ergin, Esra Ersen, Tuba Ersen, İnci Eviner, Anna Fairchild, Candeğer Furtun, Suzy Hug Levy, Piyale Madra, Şeyma Reisoğlu Nalça, Leyla Sakpınar, Gonca Sezer, Şehnaz Sayar, Seyhun Topuz ve Müşerref Zeytinoğlu’nun katılımıyla 6-12 Mart 1996 tarihleri arasında gerçekleşti.
  2. Dünyanın önde gelen çizerleri davet edilerek oluşturulan bu sergiye Rus çizer Janusz Kapusta da katılmıştı. Kapusta sergiye, Hz. Muhammed’in yüzünü de çizdiği bir karikatürünü göndermiş, ancak peygamberin suretini çizmiş olduğu için karikatürünün sergilenemeyeceği yanıtını almıştı. Bunun üzerine Kapusta, “Yüzünü beyaz boyayla kapatabilirsiniz,” yanıtını vermişti. Bu cevap, sanatçının toleransını ve inançlara olan saygısını gösteriyordu. İnançlar sergisinden altı sene sonra, 2005 yılında, Danimarka’nın Jyllands-Posten gazetesinde Hz. Muhammed’i tasvir eden 12 karikatürün yayımlanması ise, bir sene boyunca dünya çapında protestolara ve bazı Müslüman ülkelerde ayaklanmalara sebep olmuştu.